Son zamanlarda daha çok akrilik resim yapıyorum. Arada seramik yaptığım aklıma gelince biraz seramik hamuru alıp yeni figürler ve tasarımlar da yapıyorum.
Bunların boyanmamış ve kurumaya bırakılmış hallerinin fotoğrafları aşağıda yer alıyor. Boyadıktan sonra da çekip ekleyeceğim.
Atölyeye gidemediğim bazı zamanlarda evde kalıp suluboya yapmanın keyfini çıkarıyorum. Bu sefer büyük boyutlu tuvaller olmasa da küçük bir kağıdın üstüne küçük bir çiçek ya da küçük bir hayvan çizmek beni mutlu ediyor.
Şimdi de böyle zamanlarda yaptığım suluboya çizimlerini paylaşmak istiyorum sizinle.
Suluboya portre konusunda yeniyim ama gelişme kaydediyorum. Belki bununla ilgili de yakında birkaç yeni resim yüklerim.
Bu resim uzun süredir bekliyordu. Sanırım aklıma bugün gelen fikirlerle tamamlandı. Daha doğrusu bana öyle geliyor.
İsmini Görünmeyen Çiçekler koydum. Aslında her tarafı kuşatan merhameti ve sevgiyi görebildiğim bir zamandı ve bunu devamlı göremediğimiz aşikar.
Bazı anlar oluyor ve görünmeyen çiçekler ortaya çıkıyor. Tam yakalamışken anlamıyla birlikte görmek güzel oldu.
En başta yaratanın sevgisi ve merhameti, sonra etrafımızdaki insanların ve canlıların; buna bitkiler ve hayvanlar da dahil. Hepsi için tekrar çok şükür niteliğinde bir çalışma oldu bu resim.
Görünmeyen Çiçekler / Invisible Flowers
50 x 70 cm
Tuval üzerine akrilik
Hello,
This picture has been waiting for a long time. I think it’s complete with the ideas that came to my mind today. Or rather, it seems to me.
I named it Invisible Flowers. In fact, it was a time when I could see the compassion and love that surrounds all sides, and it is obvious that we could not see this all the time.
There are moments when unseen flowers appear. It was nice to see it together with its meaning right when you caught it.
First of all, the love and mercy of the creator, then the people and living things around us; This includes plants and animals. Thanks again to all of them, this painting has been a work of gratitude.
“Azerbaycan’ın mimari sanatını bünyesinde barındıran Nizami istasyonunda uzun soluklu bakım ve restorasyon çalışmaları tamamlandı. İstasyon, işletmeye alma anında olduğu gibi tamamen güncellenmiş bir görünümle yolcuları karşılıyor. Yaklaşık bir yıl süren bu önlemler, yolcuların hareketini tamamen kısıtlamadan birkaç aşamada gerçekleştirildi. Bakü Metrosu CJSC pahasına gerçekleştirilen onarım çalışmaları kapsamında istasyonun yol duvarlarının mermer kaplaması yenilenmiş, daha sonra peron altındaki bölmeler sökülmüş, peron ve kollektör duvarları güçlendirilmiş, servis odaları onarımları yapılmıştır. modern gereksinimlere uygun olarak. En önemlisi, onarım sürecinde, büyük Azerbaycanlı düşünür, şair, filozof Şeyh Nizami Gencevi’nin adını taşıyan istasyonun iç kısmındaki milli mimari örnekler restore edildi. 31 Aralık 1976’da hizmete giren istasyon, jeolojik olarak karmaşık bir bölgede bulunuyor. Geçen 40 yılda, agresif ortamın bir sonucu olarak, tesisin tesisleri, yapıları ve dekoratif-mimari unsurları ile fonksiyonel olarak önemli diğer ekipmanlar tamamen kullanılamaz hale geldi. Havalandırma sistemi yeterince verimli olmadığı için yıkıcı süreçler hızlanıyordu. Bu nedenle onarımın ilk aşamasında istasyondaki hava akışının normal dağılımını engelleyen engeller ortadan kaldırıldı. Hava sirkülasyon hızını artırmak için platformun altındaki alanda bölmeler yıkıldı, kablo toplayıcılar temizlendi ve her iki platformun dayanıklılığını artırmak için yapıcı önlemler alındı. Bu dönemde istasyonun yol duvarlarının mermer kaplaması değiştirildi. Bu arada, şu anda kullanılan mermer karoların ömrü 15-20 yıldır. Onarım öncesi mermerler bu süreyi üç katına çıkarmıştır. Çoğu yerde yüzeylerde çatlaklar ve lekeler oluşmuş, renkler solmuştu. İstasyonun mimari incisinin bulunduğu orta salondaki onarım çalışmalarının ölçeği genişledi. Çalışma sırasında, panellerin arkasındaki destek elemanlarına sahip metal yapılar tamamen bozuldu, artık işlevlerini yerine getiremezdi ve bu nedenle paneller çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirdi. Zaman içerisinde bunun önüne geçebilmek ve görüntüler üzerindeki mozaik elemanların deformasyona uğramaması için bazı yerlerde kaybolan unsurların yerini mozaik unsurunun yerini tutamayacak taşlar almıştır. Burada da onarım aşamalar halinde gerçekleştirildi. Öncelikle panellerin ve geçiş kemerlerinin (dikmelerin) arkasındaki metal yapılar yenilenmiş ve korozyondan arındırılmıştır. Bu metal yapıların taşıyıcı elemanlarla yenilenmesine paralel olarak panellerin restorasyonu da başlamıştır. Genel olarak, Nizami Gencevi’nin portresine ve ölümsüz “Khamsa” motiflerine dayanan 19 panonun restorasyonu tüm sürecin en zor kısmıydı. Mozaik resimlerin yazarı, SSCB Halk Sanatçısı’nın öğrencisi Zohrab Jabbarov, Profesör Mikayil Abdullayev, seramikçi Elchin Jabbarov ve mermer uzmanı Nizami Valiyev’di. Paneller, arka panel elemanlarını onarmak için özel olarak tasarlanmış bir cihaz kullanılarak 2-3 metre ileriye taşındı. Daha sonra panelin arkasındaki eski yalıtım tabakası yıkıldı ve neme dayanıklı ve daha güvenilir bir tabaka oluşturmak için modern bir yalıtım, silikon ve seramik çimento tabakası uygulandı. Mozaik görüntüler de elementlerin stabilitesini sağlayan bir madde ile kaplanmıştır. Sonraki süreçte mozaik görüntülerin çatlayan, deforme olan veya kaybolan ve bu nedenle bir parça kiremit veya başka bir malzeme ile değiştirilen kısımlarının orijinalliği restore edildi. Mozaikler için gerçek çinilerden yapılmış parçalarla değiştirildi ve her biri birer sanat eseri olan panolar tamamen restore edildi. Orta salon tamamen yeni bir mermer elbise ile kaplanmıştır. Restorasyon sonrası pasajların yeni mermer yüzeyleri ve oradaki ağlar çok çekici. Panoların altındaki yazılar, orijinal formatı korunarak, Latin grafikleri ile Azerbaycan alfabesinin sanatsal yazı tiplerinde verilmiştir. İstasyonun aydınlatılması için büyük çalışmalar yapıldı. Tavan avizeleri tamamen restore edilmiştir. Şimdi istasyonun sanatsal ve mimari tasarımı, Durlum GmbH tarafından kurulan özel bir korozyona dayanıklı metal asma tavan ile tek bir kompozisyon. Böylece bir sanat mabedi olan Nizami istasyonu sorumlu, meşakkatli ama onurlu bir emeğin örneği ile eski görünümüne kavuşturulmuş ve yaklaşan yarım asırlık yıldönümü arifesinde Bakü Metrosu’nun şehir sakinlerine bir başka katkısı daha olmuştur. ve misafirleri. Nizami istasyonundaki yürüyen merdivenlerin işletmesinin 2025 yılında sona ereceğini belirtmek gerekir. Bu nedenle istasyonda kullanımda olan yürüyen merdivenlerin değişimi ve antrenin revizyonu ileride gerçekleştirilecek.”
– Yazı Azerbaycan metrosunun web sitesinden alınmıştır.
Akrilik boya ile yaptığım bu tabloda farklı renklerin uyumsuzluğu ile genelde ortama hakim olan bir rengin uyumunu yakalamaya çalıştım. Bu her zaman karşı karşıya olduğumuz, birbiriyle çatışan düşüncelere benziyor. Aralarında bir ayrım yapamadığımız zaman önceliklerimize odaklanmamız ve en doğru kararı verebilmemiz kendi içimizdeki uzlaşmalara bağlı. Böyle bir uzlaşmayı yakalayabildiğimiz zaman daha huzurlu ve canlı oluyoruz.
Bugün bu tuvale başlarken boyaları aldım ve beni yönlendirmelerini istedim. Ortaya çıkan şeyi gördükçe sevmeye başladım. Sonra ben de bu yaratıma dahil olarak oluşmakta olan desene katkılarda bulundum.
İki ağacın ortaya çıkması, güneşin önünü kapatmaları ve yapraklarıyla aradaki uzaklığı kapatmaya çalışmaları izlemeye değerdi.
Sanırım şu anda son halini aldı, o yüzden ismini de artık koyarak beğeninize sunuyorum.
Sevgiler, görüşmek üzere !
İki Ağacın Hikayesi
25 x 35 cm
Tuval üzerine akrilik
Gökşen Parlatan
Tale Of Two Trees
When I started this canvas today, I took the paints and asked them to guide me. When I saw what came out, I started to love it. Then I contributed to the emerging pattern by being involved in this creation.
It was worth watching as two trees emerged, blocking the sun and trying to cover the distance with their leaves.
I think it has taken its final form now, so I am presenting it to your liking by putting its name now.
Bir süredir yapmakta olduğum hat diğer adıyla kaligrafi çalışmalarına devam etmekteyim.
Çağdaş kaligrafide duvar yazısı olan grafitiye benzerlikler çoğu sanatçıda göze çarpıyor. Değişik renkler kullanrak kelimeleri okunamaz hale getirip bunu estetik bir sanat eseri olarak sunuyorlar. Okunabilir olması bazen önem taşımamakla beraber yazının taşıdığı anlam farklı bir açıdan izleyiciye sunuluyor. Bir şiiri ya da özlü bir sözü caligrafitti diye adlandırdıkları bir teknikle duvarlara yazıyorlar.
Bu son çalışmam da da bu tekniklerden ilham aldığımı söyleyebilirim. Allah’ın isimlerinden biri olup karşılıksız veren, nimetlerini bol bol veren anlamına gelen el Vehhab ismini burada tekrarlı olarak ve değişik renkler kullanarak yazdım. Umarım beğenirsiniz.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle her yerde “engelsiz” etkinlikler düzenlendi. Biz de bugün mozaikçi arkadaşım Mustafa Kahya ile Gülten Nakipoğlu Engelli Yaşam Merkezi’nde bir mozaik atölyesi / workshop etkinliği gerçekleştirdik. Engelli çocuklarımız ve gençlerimizle birlikte çok güzel mozaik aynalar yaptık.
Engelin birşey ifade etmediğini ve onların hala eğlenebildiğini, gülebildiğini, sevebildiğini gösterdikleri için başta Arzu Durak Satıcı ve Hilmi Nakipoğlu olmak üzere tüm yetkililere kalpten teşekkürler!